30 Aralık 2012 Pazar

En Sevilen Klasik Batı Müziği Eserleri

Beethoven
Klasik müziği merak eden, bu müzik türünü dinlemeye zevkli bir giriş yapmak isteyenler için hazırladığım bir derlemeyi aşağıda bulacaksınız. Burada yer verdiklerim, klasik batı müziğinden en bilinen / sevilen / popüler örnekler. Tevazuya hiç gerek yok; kıymet bilenler için değeri çok yüksek bir çalışma oldu.

Besteciler soyadlarına göre sıralandı. Bağlantılara tıklayarak Youtube videolarını izleyebilir/dinleyebilirsiniz.

Eserlerin İngilizce isimleri verildi, çünkü en çok böyle tanınıyorlar.

[A Short Introduction to Western Classical Music, in Turkish]

Klasik müzik eserleri hâlâ icra edilebiliyorsa, klasik müzik çalgıları hâlâ üretiliyorsa, insanlar çocuklarına hâlâ piyano, keman, bale vb. dersleri aldırıyorsa.... Büyük oranda aşağıda göreceğiniz eserlerin yüzü suyu hürmetine. Yararlı olması dileğiyle...


Albéniz, Isaac (Isaac Manuel Francisco Albéniz y Pascual, 1860
- 1909)
İspanyol piyanist, besteci.

Orijinali piyano için yazılmış "Asturias (Leyenda)" adlı eseri ünlüdür.

Orijinali yine piyano için yazılmış olan "Sevilla"sı da güzeldir.
Bağlantı: http://www.youtube.com/watch?v=xfRLMopjDKA
*****
Albinoni, Tomaso (1671 - 1751)
İtalyan Barok Dönem bestecisi.

Günümüzde en çok dinlenen eseri olan "Adagio" (Adagio in G minor for violin, strings and organ / Keman, yaylı çalgılar ve org için Sol minör Adagio) aslında onun kendi eseri değildir!? Şöyle ki; parça onun bazı el yazmalarından yola çıkan müzikolog Remo Giazotto (1910 - 1998) tarafından bestelenmiştir.
Bağlantı: http://www.youtube.com/watch?v=PEzuXJ0rOJM (Etkisini dörde katlayan bir kullanımı için Peter Weir'in "Gallipoli / Gelibolu" (1981) filmine bakınız.)
*****
Allegri, Gregorio (1582 - 1652)
İtalyan besteci ve din adamı.

Ünlü eseri "Miserere mei, Deus / Miserere"dir (51. Mezmur'un sözlerini içeren, insan sesiyle yapılan dini müziklere 'miserere' deniliyor). Sadece Sistine Şapeli içerisinde ve yılın belli tarihlerinde seslendirilmek üzere bestelenen (aksine davranışlar aforozla cezalandırılıyordu), notaları yayınlanmayan eseri Mozart, on dört yaşında Roma'yı ziyaretinde icra edildiği iki gün dinler. Aklına yazdığı notaları kağıda döker. Notalar onun sayesinde ilk kez 1771'de yayınlanır. Papa XIV. Clement Mozart'ı Roma'ya çağırır, dehasından dolayı kutlar, onun için dua eder. Yayın yasağı de facto kalkmış olur.
Bağlantı: http://www.youtube.com/watch?v=fcWo1hKHu40

10 Aralık 2012 Pazartesi

Mehmet Akif Ersoy'da Umut ve Umutsuzluk


UMUT VE UMUTSUZLUK, ESKİ NESİL VE YENİ NESİL
           
Gençliğinde Mehmet Akif
Aşağıdaki şiir parçası Mehmet Âkif Ersoy’un “Safahat” adlı eserinin altıncı kitabı olan “Asım”dan alınmıştır. “Asım” 1919’da yazılmış ilk kez 1924 yılında kitap biçiminde basılmıştır. Ünlü “Çanakkale Destanı” bu uzun şiirin bir parçasıdır.

            Aşağıdaki bölümde Mehmet Âkif’in, babası Tâhir Efendinin öğrencilerinden olan Köse İmam ile memleket üzerine yaptığı, eski ile şimdiyi karşılaştırdıkları sohbet vardır.
            Bu parça ülkeden, gençlerden ümidi kesmenin hemen her dönemde karşılaşılan bir ruh hali olduğunun güzel bir kanıtı olarak alınmıştır. Her zaman şanlı “geçmiş”ten ve kötü bir “şimdi”den, “çok başarılı bir nesil”den ve “kötü bir gençlikten” söz edenler olmuştur. Bu yaklaşım büyük çelişkisini içinde taşır: “Şimdi”yi hazırlayan “geçmiş” ise ve “şimdi” kötü ise, “geçmiş” de o kadar şanlı olmamalıdır. Geçmişin iyi yönleri ön plana çıkarılırken, bugünün kötü yönleri büyütülmektedir.
Bu hata insanîdir. İçine düşülmemesi çok zordur. Dikkat edilmesi gereken nokta “şanlı bir geçmiş, berbat bir şimdiki zaman” söylemini her ne olursa olsun geleceğimizi emanet edeceğimiz [doğa kanunu] gençliği mutsuz kılacak biçimde söz ve davranışlarımıza yansıtmadan belirlemek, bu açıdan kendi öz eleştirimizi yapmaktır.

[Köse İmam:]
Bırak oğlum, azıcık derdini döksün şu bunak...
Bana dünyada ne yer kaldı, emîn ol, ne de yâr;
Ararım göçmek için başka zemin, başka diyar,
Bunalan ruhuma ister bir uzun boylu sefer;
Yaşamaktan ne çıkar günlerim oldukça heder?
Bir güler çehre sezip güldüğü yoktur yüzümün;
Geceden farkını görmüş değilim gündüzümün.
Seneler var ki harâb olmadığım gün bilmem;
Gezerim abdala çıkmış gibi sersem sersem. 1

9 Kasım 2012 Cuma

Romanların İlk ve Son Cümleleri

Yeni okumalarınıza vesile olması dileğiyle: Buyurun tadımlık edebiyata ... (First and last sentences of some novels.)      63 roman / novels

Açlık / Sult (1890); Knut Hamsun. Çeviri: Esat Nermi
< İlk Cümlesi > 
Kristiania'da, sillesinin yemeden hiç kimsenin bırakıp gidemediği bu garip kentte, aç açına sürtüp durduğum günlerdeydi. 
< Son Cümleleri >
Karşımdaki kente, bütün evlerinin pencereleri ışık içinde parıldayan Kristiania kentine, "Şimdilik hoşça kal!" dedim. 

Ağrı Dağı Efsanesi (1970); Yaşar Kemal 
< İlk Cümleleri >
Ağrıdağının yamacında, dört bin iki yüz metrede bir göl vardır, adına Küp gölü derler. Göl bir harman yeri büyüklüğündedir. Çok derinlerdedir. Göl değil bir kuyu. 
< Son Cümleleri > 
Her yıl, bahar çiçeğe durduğunda, dünya nennilendiğinde, Ağrıdağının çobanları dört yandan gelirler, kepeneklerini gölün bakır toprağına atıp üstüne otururlar. Bin yıllık sevda toprağının üstüne otururlar. Tan yerleri ışırken kavallarını bellerinden çekip Ağrıdağının öfkesini, sevdasını çalarlar. Ve gün kavuşurken bir ak kuş gelir... 

Amat (2005); İhsan Oktay Anar 
< İlk Cümlesi >
Peygamber Efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin Mekkeli putperestlerden gördükleri ezâ ve cefâ nedeniyle Medine’ye hicretlerinden 1080 – 1082 yıl, İsa Aleyhisselâmdan ise 1670 yıl kadar sonra, Şevvâl ayının üçüncü gecesi, debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nâm salmış o Konstantiniye şehri, gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı. 
< Son Cümlesi >
Şimdi biliyordu ki, denizin üstünde ve arşın altındaki her şey, gemilerin yelkenlerini yırtan şiddetli rüzgârlardan hafif meltemlere, seyyareler ve takım yıldızlarla gökyüzünden hazineler ve canavarlarla dolu deniz dibine, karanlık bulutlarda oynaşan revnaklardan köpüklü dev dalgalara kadar her şey onundu artık! 

28 Ekim 2012 Pazar

James Dean, Sal Mineo, Dennis Hopper imgeleri bağlamında gerçeklik

James Dean, Asi Gençlik (Rebel Without a Cause; 1955) filminde Jim Stark adında mahalleye yeni taşınan ve yaşam bölgesini çoktan idrarlarıyla işaretlemiş yöre delikanlılarıyla bir kız vesilesiyle (hep öyledir ya; hep cinsellik) kapışan delikanlı rolündedir. Filmin sonlarına doğru Jim'in aksine toplumla (büyüklerle) uzlaşmayı reddedip sonuna kadar dellenen John 'Plato' Crawford'a (Sal Mineo) mantık telkin edecek kadar asilikten uzaklaşır.

Dean, "Asi Gençlik"ten bir sene sonra gösterime giren bir başka Warner Biraderler yapımı film olan Devlerin Aşkı'nda (Giant; 1956) ise petrol sayesinde az bir emekle dolar milyarderi olan ama adam olamayan Jett Rink karakterini canlandırır. Jett, onuruna verilen davette (ki bir tek kuş sütünün eksik olduğu ve Jett'in bizzat kendisinin kendi otelinde kendi parasıyla düzenlediği tüm Teksas jet sosyetesinin çağrıldığı ama Hispaniklerin istenmediği bir davettir bu) kavga eder, öyle sarhoştur ki konuşma yapamadan eyalet valisinin de bulunduğu masada sızar. Sal Mineo ise, daha ufacık bir bebekken iyi yürekli çiftlik sahibesi Leslie Benedict tarafından mutlak bir ölümden kurtarılan, İkinci Cihan Harbi başlayınca ikinci sınıf bir vatandaş olarak kabul edildiği ülkesi Birleşik Devletler için koşa koşa askere giden ve evine tabut içinde dönen Hispanik bir genci canlandırır. 

Dean, Devlerin Aşkı'nın gösterime girdiği 24 Ekim 1956'dan çok önce, 30 Eylül 1955 tarihinde, 24 yaşında, bir trafik kazasında ölür (Jett karakterini bir kaç yerde Nick Adams adında birine seslendirtirler; sesi bile sahte olan bir kurgu karakter; pes!). Kovboy şapkalı, kovboy (jean) pantolonlu, çizmeli ya da bazen yakası kaldırılmış montlu, dudağında bazen bir sigarayla ama daima kabarık saçlı ve hüzünlü bakan gözleriyle imgesi genç odalarının duvarlarında poster olarak var oldu. Devlerin Aşkı'ndaki, kendisi toprağın altına girdikten bir yıl sonra sinema perdelerine yansıyan petrol zengini rezil adam imgesi seçici dikkat kurbanı oldu. Sal Mineo filmlerdeki yan rolleri haricinde anımsanmaz oldu.

Devlerin Aşkı filminde rol alan aktörlerden biri de Dennis Hopper'dir. Hopper, çiftliğin yönetimini devralmak istemeyip hekim olmayı tercih eden ve böylece babasının isteğine karşı çıkan bir genci (Jordy) canlandırıyor. Hopper 1969'da"Easy Rider" isimli ülkede oradan oraya gezinen motosikletli hippie'lere güzelleme mahiyetinde filmde başrollerden birini oynamış, aynı zamanda filmi yönetmiş ve filmin senaryosuna katkıda bulunmuştu. "Easy Rider" bazı tüm zamanları en iyi filmleri listelerinde yer bulur. Hopper'in bu filmden bağımsız bir asi imgesi yoktur dolaşımda. Adam 74 yaşında prostat kanserinden öldü; hiç "cool" değil. Salvatore "Sal" Mineo Jr. ise 37 yaşında, gece vakti sokakta bir bıçaklı saldırıda... "Cool" değil mi?

Film Replikleri (Movie Quotes) Seçkisi

39 Steps; The / 39 Basamak (1935)
İskoç Köylüsü Adam: Taşrayı Tanrı yarattı. [Adamın karısı kendisinden çok genç ve şehirde yaşamanın hayalini koruyor]

An Education / Aşk Dersi (2009)
Jenny Mellor: Artık bizi eğitmeniz yetmiyor Bayan Walters. Bunu neden yaptığınızı söylemek zorundasınız. [16 yaşındaki lise öğrencisi Jenny, tekdir edilmek üzere çağrıldığı okul müdiresine neden eğitim alması gerektiğini soruyor. Yıl 1961; yer Büyük Britanya.]

Anatomy of a Murder / Bir Cinayetin Tahlili (1959)
Teğmen Frederick Manion: [Karakol duvarındaki panoda bulunan uçluların fotoğraflı “aranıyor” ilanlarına bakarak] Arananlar: İlk On. En iyi giyinen on kadın, en iyi on takım, en sevilen on şarkıdan sonra şimdi de arananların ilk on listesi.
Paul Biegler: Küçümseme. Amerikan rüyası bu işte. O çocuklar sivrilmiş.
***
[Avukat Biegler, müvekkilinin tecavüze uğrayan genç ve güzel karısı ile olay gününü konuşuyor.]
Paul Biegler: Bir kadın, bir erkeğin ona ilgi duyduğunu içgüdüsel olarak hissetmez mi?
Laura Manion: Hisseder tabii, ama neredeyse bütün erkekler bana ilgi duyar. Çocukluğumdan beri. Mesela sen de bana ilgi duyuyorsun.
***
Paul Biegler: Karın çok güzel bir kadın.
Frederick Manion: İnsan zamanla karısının görünüşünü kanıksar.
Paul: Evet, öyle oluyordur herhalde.
***
Yargıç Weaver: Beni tanımayanlar için, adım Weaver. Eyaletin güneyindenim ve Yargıç Maitland geçirdiği ağır hastalığı atlatana kadar davalara ben bakacağım. Herhalde yöntemlerim üstünde uzun uzadıya durmaya gerek yok. Bütün yargıçlar birbirine benzer. Bir tek hazım sorunları veya kürsüde uyuma eğilimleri konularında farklılık gösterebilirler. Şahsen ben her şeyi rahatça hazmederim. Ve ara sıra içim geçmiş gibi görünse de kolayca uyandığımı göreceksiniz. Hele iyi bir avukat, hukukun ince bir noktasıyla beni hafifçe dürterse.

Avengers; The / Yenilmezler (2012)
Thor: Loki bir esir.
Nick Fury: Öyleyse neden bu gemide bulunmayı isteyen tek kişi oymuş gibi hissediyorum?
***
Thor: Loki ile bitmemiş bir işim var.
Clint Barton: Sahi mi? Sıraya gir.

Beginners / Aşkın Halleri (2010)
Hal Fields: Diyelim ki, çocukluğundan beri bir aslanın olsun istiyorsun. Ve bekliyorsun, bekliyorsun ama aslan gelmiyor. Onun yerine bir zürafa geliyor. Yalnız mı kalırdın yoksa zürafayla olmayı mı tercih ederdin?
Oliver Fields: Aslanı beklerdim.
Hal Fields: Bu yüzden senin için endişeleniyorum.
[Kanser hastası yaşlı bir adam, kadınlarla uzun süreli ilişki kuramayan oğluyla konuşuyor.]

Best Exotic Marigold Hotel; The / Hayatımın Tatili (2011)
Jean Ainslie: Kırkıncı evlilik yıl dönümümüz için ne yapacağımıza henüz karar vermedik.
Madge Hardcastle: Belki bir dakikalık sessizlik. [Çok konuşan sevimsiz yol arkadaşını susturma cümlesi.]
***
Madge Hardcastle: Ben yaşlanmak istemiyorum. Bakıma muhtaç olmak istemiyorum. Toplum tarafından dışlanmak göz ardı edilmek istemiyorum. Uçak kaçırıldığında ilk serbest bırakılanlardan olmak istemiyorum. [Madge, bir çok evlilik yapmış yaşlı bir dul.] 
***
Evelyn Greenslade: Tehlikeyi göze almayan hiçbir şey yapamaz. Hiçbir şeye sahip olamaz. Gelecek hakkında bildiğimiz tek şey farklı olacağıdır. Belki de korktuğumuz şey geleceğin aynı olmasıdır. […] Bir dostun söylediği gibi: “Her şey sonunda yoluna girer. Eğer girmezse, güvenin bana, daha işin sonuna varmadık demektir.”

Breaker Morant (1980)
Peter Handcock (?): Önce boyumuzu ölçme inceliği gösterebilirlerdi.
Harry 'Breaker' Morant (?): Pek şikayet aldıklarını zannetmem. [Kurşuna dizilmeyi bekleyen iki "savaş suçlusu"nun, hapishane duvarının hemen ardında yürütülen tabut imalatı hakkındaki küçük sohbeti.]

Bridge on the River Kwai; The / Kwai Köprüsü (1957)
Albay Nicholson: Düşünüyordum da... Yarın, hizmetimin 28. yılını doldurmuş olacağım. Barışta ve savaşta 28 yıl. Bu sürenin 10 ayından fazlasını evimde geçirmedim. Yine de, iyi bir hayatım oldu. Hindistan'ı sevdim. Başka türlü olsun istemezdim. Ama bazen... Birdenbire farkına varıyorsun ki sona başlangıçtan daha yakınsın. Ve düşünüyorsun... Kendine şunu soruyorsun: Hayatının tümü neyi temsil ediyor? Herhangi bir zamanda herhangi bir yerde oluşun neyi değiştirdi ya da bir şeyi değiştirdi mi? Özellikle diğer insanların kariyerleriyle karşılaştırırsak. Bu düşünce tarzı sağlıklı mıdır bilmiyorum. Ama itiraf etmeliyim ki zaman zaman bu meslekleri aklımdan geçirdim. Ama bu gece... Bu gece... (Konuyu değiştirir). [Esir İngiliz askerlerinin kıdemlisi, Japonlar için inşa ettikleri zorluklarla tamamlanmış demiryolu köprüsünün üzerinde, kampın Japon komutanına hayatının muhasebesini yapıyor.]

16 Ekim 2012 Salı

Sözler-im ( Kendimden Alıntılar )

Nikrom Çelik'in "veciz" sözler olduğunu düşündüğü bazı sözleri burada derlenmektedir :)
***
Zehirden Arınmanın (Detoksun) Temelleri: Bisküvi, çikolata, şeker, şekerleme, lolipop, lokum, baklava, kazandibi, keşkül, kaymaklı ekmek kadayıfı, şekerpare, helva, makarna, elma şekeri, reçel, kolalı/gazlı içecek, tuz, alkollü içecek, kırmızı et, pirinç pilavı, beyaz ekmek, her türlü kutulanmış meyve suyu, her tür cips, poğaça, fındık ezmesi, krem peynir, su böreği, sigara böreği, dondurma, turşu, sucuk, pastırma, kahve vb. YEME-İÇME-AZALT. Ve ters motivasyon maksadıyla Woody Allen'in şu sözünü duvarına as: "Yüz yaşına kadar yaşamak istemene sebep olan şeylerden uzak dur ki yüz yaşına kadar yaşayabilesin." {Ekim 2012}
***
Sağlama alınmamış çocuklar sağlam oluyor. {Yaz 2012}
***
Macar yönetmen Bela Tarr'ın 7 saat 1 dakika 36 saniye süren 1994 yapımı siyah - beyaz "Satantango / Şeytan Tangosu" filminden aklımda kalan: Çevresindekiler tarafından itilip kakılan ve görmezden gelinen kız çocuğu "oyun alanı" -aslında bir işkencehane- olarak boş bir binayı kullanmaktadır. Buradaki bir kirişe astığı pazar filesinde bir kediyi hapsetmiştir. Arada bir işkencehanesine gider ve kediyle, onu canından bezdiren cebelleşmelere girişir. Üzerindeki mutlak iktidarının tadını çıkarmak için kediyi fiziken ve ruhen ezer. Sonra bir gün yaşam mevhumundan büsbütün bıkar; kediye zorla fare zehirli süt içirir. Kedinin ölüsüyle yağmur altında saatlerce dolaşır. Bu dolaşma esnasında insanlarla iletişime geçme yönündeki iki cılız girişimi akamete uğrar (Çünkü onların yapacak daha önemli "iş"leri vardır). Bir yıkıntıya gider, bir avuç fare zehiri yer. Kedinin cesedine sımsıkı sarılıp ölmeye yatar. Ana-babalara, ana-baba adaylarına, çocuklarla çalışan mesleklerin erbaplarına ders olarak izlettirilmeli. Sevgisizlik ölüme - öldürmeye susatır insan evladını. [Filme 100 üzerinden 53; 10 üzerinden 5. Puanların çoğu özetlediğim bu akla ziyan bölüm için.] {Ekim 2012}
***
İlki 1974 tarihli olan Emmanuelle filmlerinde senaryo ve "geçim belası" gereği sergilediği çıplak bedeni ile bir kaç kuşak erkeğe hayal gücü takviyesi yapan Hollandalı aktris Sylvia Kristel, 60 yaşında kanserden öldü. {18 Ekim 2012}

29 Eylül 2012 Cumartesi

En Etkileyici Filmler Listesi

İzlediğim En Etkileyici Filmler / The Most Impressive Films I Have Ever Seen
or (ya da)
The Movies You Must See Before You Die / Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken Filmler
( by Nikrom Çelik )
*** (3) yıldız / stars : 100 üzerinden 95 – 100 puan verdiğim filmler /
95 – 100 points out of 100.
** (2) yıldız / stars : 100 üzerinden 85 – 94 puan verdiğim filmler /
85 – 94 points out of 100.
* (1) yıldız / star : 100 üzerinden 75 – 84 puan verdiğim filmler /
75 – 84 points out of 100.
(İsimler sıralanırken rakam ve sayı ile başlayanlar en başa alındı. Batı dillerinde çok kullanılan “the, il, la, le, el, das, der, det, l’, c’ ” vb. artikeller noktalı virgül ile ayrılarak başlığın sağına alındı. Filmler için kısa yorumlar/açıklamalar yazıldı.)

Son Güncelleme Tarihi / Last Update: 09.08.2013.
2.038 film arasından seçilmiş 661 film. / 661 movies chosen from amongst 2.038 movies.

~ (500) Days of Summer * / Aşkın (500) Günü (2009), Marc Webb, ABD; Joseph Gordon-Levitt, Zooey Deschanel, Geoffrey Arend, Chloe Moretz. > Kadın aşka inanmasa da …
~ 10 * / On (1979), Blake Edwards, ABD; Dudley Moore, Julie Andrews, Bo Derek, Robert Webber. > “Öylesine seks” ve “mânâlı seks” ayrımına giden, “mânâlı seksin” daha üstün olduğunu eğlenceli bir biçimde savunan bir romantik-erotik komedi.
~ 11:14 * (2003), Greg Marcks, ABD – Kanada; Henry Thomas, Blake Heron, Barbara Hershey, Clark Gregg, Hilary Swank. > Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur ya da hayat tesadüflerden ibarettir.
~ 12 *** (2007), Nikita Mikhalkov, Rusya; Sergey Makovetskiy, Nikita Mikhalkov, Sergey Garmash. > Mahkemeler adalet dağıtabilir mi? (Cevap: Duruma ve kişilere bağlıdır.) “12 Angry Men”e yapılmış Rus güncellemesi.
~ 12 Angry Men *** / Oniki Öfkeli Adam (1957) Sidney Lumet, ABD; Henry Fonda, Lee J. Cobb, E. G. Marshall. > Mahkemeler adalet dağıtabilir mi? (Cevap: Duruma ve kişilere bağlıdır.)
~ 21 Grams ** / 21 Gram (2003), Alejandro González Iñárritu, ABD; Sean Penn, Naomi Watts, Benicio Del Toro, Charlotte Gainsbourg, Carly Nahon. > İnsan öldüğünde 21 gram hafiflermiş...
~ 25th Hour * / 25. Saat (2002), Spike Lee, ABD; Edward Norton, Philip Seymour Hoffman, Barry Pepper, Rosario Dawson. > Suç işlemek –hele bir de yakayı sıyıramadıysanız- çok kötüdür; heba etmeyin hayatınızı.
~ 39 Steps; The * / 39 Basamak (1935), Alfred Hitchcock, Birleşik Krallık; Robert Donat, Madeleine Carroll, Lucie Mannheim, Godfrey Tearle, Peggy Ashcroft, John Laurie. > Entrikası günümüzde biraz çocuksu görünse de, mihrap ayakta.
~ 99 Francs *** / 9,90 YTL (2007), Jan Kounen, Fransa; Jean Dujardin, Jocelyn Quivrin, Patrick Mille, Vahina Giocante, Elisa Tovati. > Büyüsü bozulmuş dünyayı yeniden büyülemekle, tüketicilerin ayılmasını önlemekle görevli reklam sektörünün başarılı yazarı Octave Parango, yaptığı işin gereksizliğini, yaşadığı hayatın boşluğunu görmeye başlar.
~ 2001: A Space Odyssey *** / 2001 - Uzay Yolu Macerası (1968), Stanley Kubrick, Birleşik Krallık - ABD; Keir Dullea. > İnsanoğlu Tanrı olmaya yazgılıdır. Çünkü böyle buyurdu Zerdüşt.
~ À Bout de Souffle * / Breathless / Serseri Âşıklar (1960), Jean-Luc Godard, Fransa; Jean-Paul Belmondo, Jean Seberg. > Hızlı yaşayan genç ölür.
~ A Bridge Too Far * (1977), Richard Attenborough, ABD - Birleşik Krallık; Sean Connery, Dirk Bogarde, Gene Hackman, Ryan O'Neal, Anthony Hopkins, Michael Caine, Maximilian Schell. > İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefik ordularının Alman ordusuna yenildiği Arnhem Savaşı'nın detaylı özeti.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Dilde Yaratıcılık 101 Dersi

Bir-iki harf değiştirerek, bir kelimeyi hecelerine ayırarak, kelimenin bir parçasını vurgulayarak, bileşik kelimeleri bileşenlerine ayırarak, kalıplaşmış tamlamaların bir kelimesini değiştirerek diğer insanların zihinlerinde iz bırakmanın örneklerini buraya topladım: Rumuzlar (nickname'ler);başlıklar; kitap, dizi, hikaye vb. isimleri...

Bütün hayatımız kendimizi diğerlerine göstermek, anlatmak çabasından ibaret derler. Anlattıklarımızı etkili kılmak için beden de değil de zihinde iz yapmanın yollarını arıyoruz. Hem birisini hukuk sistemi istisnasız cezalandırırken öteki bazen "düşünce suçu" kabul edildiği durumlar haricinde, yasal.

Ahkâm Keyfi > Ahmet Mümtaz Taylan'ın Hürriyet gazetesinin Cumartesi ekinde yazdığı yazıların genel başlığı (2012 - 2013). "Akşam Keyfi" isminde radyo programları olurdu.
Aşka Türlü Şeyler > Pop müzik albümü. Kenan Doğulu, DMC, 2012. 
Bana Bir Şeyhler Oluyor > Tiyatro oyunu. Yılmaz Erdoğan yazdı ve oynadı.
Basurlular > Hayali millet. Bakınız; Kare Murat.
dünlük gazete > Tamlama. [Ayça Şen; Taraf Gazetesi'nde yayınlanan 09 Eylül 2012 tarihli köşe yazısında bu tamlamayı şu bağlamda kullanmıştı: << Efendim bendeniz bir şeylerin değerini muhakkak kaybettikten sonra anlayan kesimdenim. Bu yüzden gazeteyi de “Hay Allah keşke okusaymışım” diye pişman olup bir gün sonra okurum. Yani okuduğum gazetenin adı benim için“günlük gazete” değil, “dünlük gazete”dir.>>]
Düş Hekimi > İnternetten bir rumuz. 
Düş İşleri Bakanı > Kitap. Kemal Urgenç. Zed Yayınları. 
Düş İşleri Bülteni > Kitap. Köşe yazıları (1990-1992) derlemesi. Nazlı Eray. Can Yayınları. 
Filimadamı > Internet sitesi. [Sinema severlerin internet sitesi: "nev'i şahsına münhasır sinefil cemiyeti".]
Foto Jenik > Dükkan. [Afyonkarahisar'ın merkezindeki Karagöz Sokak'taki bir "dijital fotoğrafçılık ve reklam" mağazasının adı.]
Hayat Kırıklığı > Hikaye. [Deniz Gezgin'in, "Psikeart" dergisinin Eylül - Ekim 2012 sayısında (23. sayı) yer alan öyküsünün başlığı.]
İbrahim Tatlıseks > Rumuz. [Bir harf değişikliğiyle akılda kalıcılığın en klaik örneklerindendir. İlk kimin düşündüğünü asla bilemezsiniz. Birisi çıkıp 'ben bunu şu tarihte kayda geçirttim' dese bile sadece işin resmiyete döküldüğü tarihi tespit ettirmiş olur. Bir de Nuri Seksigüzel var]
Kahperengi > Roman. Hande Altaylı. Doğan Kitap, 2012. [Kemal Tahir'in "Kurt Kanunu", Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" romanlarının konuları, başlıklarından büyük oranda tahmin edilebilir. "Kahperengi"nde ne anlatılmaktadır (Retorik bir soru değil benimkisi, gerçekten bilmiyor ve tahmin edemiyorum). Evet, dikkat çekici. Ama bu tür yaratıcılığın bir riskine dikkat çekmek için de ideal: İçerikle başlık arasında bağ kuramazsanız, gülünç ve/veya ticari olarak nitelendirilebilirsiniz. Yoldan dükkana adam çeviren hanutçu nahoş bir gibi izlenim bırakabilirsiniz.]

12 Eylül 2012 Çarşamba

Hamlet'in "Olmak ya da Olmamak" Tiradı

Laurence Olivier, Hamlet'i
canlandırıyor.

William Shakespeare'in "Hamlet"e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği "To be, or not to be– that is the question / Olmak ya da olmamak – işte mesele bu" tiradının üç Türkçe çevirisini sunuyorum. 

Yaygın kanının aksine, Hamlet, bu tiradı elinde kuru kafa varken söylemiyor. O duruş, Hamlet, dostu Horatio ile birlikte bir mezarlıkta bulunduğu ve kralın eski soytarısı Yorick'in kafatasını eline aldığı başka bir sahneye ait. 

İnsanın ölüme dair tereddütlerini güzelce özetleyen bu tiradın, kitabın (oyunun) tamamını okumanıza vesile olması dileğiyle… 

[Three different Turkish translations of Hamlet’s famous “To be, or not to be– that is the question” tirade.]

<<< Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisi >>>

Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek.
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden,
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçesi: Sabahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sekizinci Basım, 2012, İstanbul.