28 Ekim 2012 Pazar

James Dean, Sal Mineo, Dennis Hopper imgeleri bağlamında gerçeklik

James Dean, Asi Gençlik (Rebel Without a Cause; 1955) filminde Jim Stark adında mahalleye yeni taşınan ve yaşam bölgesini çoktan idrarlarıyla işaretlemiş yöre delikanlılarıyla bir kız vesilesiyle (hep öyledir ya; hep cinsellik) kapışan delikanlı rolündedir. Filmin sonlarına doğru Jim'in aksine toplumla (büyüklerle) uzlaşmayı reddedip sonuna kadar dellenen John 'Plato' Crawford'a (Sal Mineo) mantık telkin edecek kadar asilikten uzaklaşır.

Dean, "Asi Gençlik"ten bir sene sonra gösterime giren bir başka Warner Biraderler yapımı film olan Devlerin Aşkı'nda (Giant; 1956) ise petrol sayesinde az bir emekle dolar milyarderi olan ama adam olamayan Jett Rink karakterini canlandırır. Jett, onuruna verilen davette (ki bir tek kuş sütünün eksik olduğu ve Jett'in bizzat kendisinin kendi otelinde kendi parasıyla düzenlediği tüm Teksas jet sosyetesinin çağrıldığı ama Hispaniklerin istenmediği bir davettir bu) kavga eder, öyle sarhoştur ki konuşma yapamadan eyalet valisinin de bulunduğu masada sızar. Sal Mineo ise, daha ufacık bir bebekken iyi yürekli çiftlik sahibesi Leslie Benedict tarafından mutlak bir ölümden kurtarılan, İkinci Cihan Harbi başlayınca ikinci sınıf bir vatandaş olarak kabul edildiği ülkesi Birleşik Devletler için koşa koşa askere giden ve evine tabut içinde dönen Hispanik bir genci canlandırır. 

Dean, Devlerin Aşkı'nın gösterime girdiği 24 Ekim 1956'dan çok önce, 30 Eylül 1955 tarihinde, 24 yaşında, bir trafik kazasında ölür (Jett karakterini bir kaç yerde Nick Adams adında birine seslendirtirler; sesi bile sahte olan bir kurgu karakter; pes!). Kovboy şapkalı, kovboy (jean) pantolonlu, çizmeli ya da bazen yakası kaldırılmış montlu, dudağında bazen bir sigarayla ama daima kabarık saçlı ve hüzünlü bakan gözleriyle imgesi genç odalarının duvarlarında poster olarak var oldu. Devlerin Aşkı'ndaki, kendisi toprağın altına girdikten bir yıl sonra sinema perdelerine yansıyan petrol zengini rezil adam imgesi seçici dikkat kurbanı oldu. Sal Mineo filmlerdeki yan rolleri haricinde anımsanmaz oldu.

Devlerin Aşkı filminde rol alan aktörlerden biri de Dennis Hopper'dir. Hopper, çiftliğin yönetimini devralmak istemeyip hekim olmayı tercih eden ve böylece babasının isteğine karşı çıkan bir genci (Jordy) canlandırıyor. Hopper 1969'da"Easy Rider" isimli ülkede oradan oraya gezinen motosikletli hippie'lere güzelleme mahiyetinde filmde başrollerden birini oynamış, aynı zamanda filmi yönetmiş ve filmin senaryosuna katkıda bulunmuştu. "Easy Rider" bazı tüm zamanları en iyi filmleri listelerinde yer bulur. Hopper'in bu filmden bağımsız bir asi imgesi yoktur dolaşımda. Adam 74 yaşında prostat kanserinden öldü; hiç "cool" değil. Salvatore "Sal" Mineo Jr. ise 37 yaşında, gece vakti sokakta bir bıçaklı saldırıda... "Cool" değil mi?

Film Replikleri (Movie Quotes) Seçkisi

39 Steps; The / 39 Basamak (1935)
İskoç Köylüsü Adam: Taşrayı Tanrı yarattı. [Adamın karısı kendisinden çok genç ve şehirde yaşamanın hayalini koruyor]

An Education / Aşk Dersi (2009)
Jenny Mellor: Artık bizi eğitmeniz yetmiyor Bayan Walters. Bunu neden yaptığınızı söylemek zorundasınız. [16 yaşındaki lise öğrencisi Jenny, tekdir edilmek üzere çağrıldığı okul müdiresine neden eğitim alması gerektiğini soruyor. Yıl 1961; yer Büyük Britanya.]

Anatomy of a Murder / Bir Cinayetin Tahlili (1959)
Teğmen Frederick Manion: [Karakol duvarındaki panoda bulunan uçluların fotoğraflı “aranıyor” ilanlarına bakarak] Arananlar: İlk On. En iyi giyinen on kadın, en iyi on takım, en sevilen on şarkıdan sonra şimdi de arananların ilk on listesi.
Paul Biegler: Küçümseme. Amerikan rüyası bu işte. O çocuklar sivrilmiş.
***
[Avukat Biegler, müvekkilinin tecavüze uğrayan genç ve güzel karısı ile olay gününü konuşuyor.]
Paul Biegler: Bir kadın, bir erkeğin ona ilgi duyduğunu içgüdüsel olarak hissetmez mi?
Laura Manion: Hisseder tabii, ama neredeyse bütün erkekler bana ilgi duyar. Çocukluğumdan beri. Mesela sen de bana ilgi duyuyorsun.
***
Paul Biegler: Karın çok güzel bir kadın.
Frederick Manion: İnsan zamanla karısının görünüşünü kanıksar.
Paul: Evet, öyle oluyordur herhalde.
***
Yargıç Weaver: Beni tanımayanlar için, adım Weaver. Eyaletin güneyindenim ve Yargıç Maitland geçirdiği ağır hastalığı atlatana kadar davalara ben bakacağım. Herhalde yöntemlerim üstünde uzun uzadıya durmaya gerek yok. Bütün yargıçlar birbirine benzer. Bir tek hazım sorunları veya kürsüde uyuma eğilimleri konularında farklılık gösterebilirler. Şahsen ben her şeyi rahatça hazmederim. Ve ara sıra içim geçmiş gibi görünse de kolayca uyandığımı göreceksiniz. Hele iyi bir avukat, hukukun ince bir noktasıyla beni hafifçe dürterse.

Avengers; The / Yenilmezler (2012)
Thor: Loki bir esir.
Nick Fury: Öyleyse neden bu gemide bulunmayı isteyen tek kişi oymuş gibi hissediyorum?
***
Thor: Loki ile bitmemiş bir işim var.
Clint Barton: Sahi mi? Sıraya gir.

Beginners / Aşkın Halleri (2010)
Hal Fields: Diyelim ki, çocukluğundan beri bir aslanın olsun istiyorsun. Ve bekliyorsun, bekliyorsun ama aslan gelmiyor. Onun yerine bir zürafa geliyor. Yalnız mı kalırdın yoksa zürafayla olmayı mı tercih ederdin?
Oliver Fields: Aslanı beklerdim.
Hal Fields: Bu yüzden senin için endişeleniyorum.
[Kanser hastası yaşlı bir adam, kadınlarla uzun süreli ilişki kuramayan oğluyla konuşuyor.]

Best Exotic Marigold Hotel; The / Hayatımın Tatili (2011)
Jean Ainslie: Kırkıncı evlilik yıl dönümümüz için ne yapacağımıza henüz karar vermedik.
Madge Hardcastle: Belki bir dakikalık sessizlik. [Çok konuşan sevimsiz yol arkadaşını susturma cümlesi.]
***
Madge Hardcastle: Ben yaşlanmak istemiyorum. Bakıma muhtaç olmak istemiyorum. Toplum tarafından dışlanmak göz ardı edilmek istemiyorum. Uçak kaçırıldığında ilk serbest bırakılanlardan olmak istemiyorum. [Madge, bir çok evlilik yapmış yaşlı bir dul.] 
***
Evelyn Greenslade: Tehlikeyi göze almayan hiçbir şey yapamaz. Hiçbir şeye sahip olamaz. Gelecek hakkında bildiğimiz tek şey farklı olacağıdır. Belki de korktuğumuz şey geleceğin aynı olmasıdır. […] Bir dostun söylediği gibi: “Her şey sonunda yoluna girer. Eğer girmezse, güvenin bana, daha işin sonuna varmadık demektir.”

Breaker Morant (1980)
Peter Handcock (?): Önce boyumuzu ölçme inceliği gösterebilirlerdi.
Harry 'Breaker' Morant (?): Pek şikayet aldıklarını zannetmem. [Kurşuna dizilmeyi bekleyen iki "savaş suçlusu"nun, hapishane duvarının hemen ardında yürütülen tabut imalatı hakkındaki küçük sohbeti.]

Bridge on the River Kwai; The / Kwai Köprüsü (1957)
Albay Nicholson: Düşünüyordum da... Yarın, hizmetimin 28. yılını doldurmuş olacağım. Barışta ve savaşta 28 yıl. Bu sürenin 10 ayından fazlasını evimde geçirmedim. Yine de, iyi bir hayatım oldu. Hindistan'ı sevdim. Başka türlü olsun istemezdim. Ama bazen... Birdenbire farkına varıyorsun ki sona başlangıçtan daha yakınsın. Ve düşünüyorsun... Kendine şunu soruyorsun: Hayatının tümü neyi temsil ediyor? Herhangi bir zamanda herhangi bir yerde oluşun neyi değiştirdi ya da bir şeyi değiştirdi mi? Özellikle diğer insanların kariyerleriyle karşılaştırırsak. Bu düşünce tarzı sağlıklı mıdır bilmiyorum. Ama itiraf etmeliyim ki zaman zaman bu meslekleri aklımdan geçirdim. Ama bu gece... Bu gece... (Konuyu değiştirir). [Esir İngiliz askerlerinin kıdemlisi, Japonlar için inşa ettikleri zorluklarla tamamlanmış demiryolu köprüsünün üzerinde, kampın Japon komutanına hayatının muhasebesini yapıyor.]

16 Ekim 2012 Salı

Sözler-im ( Kendimden Alıntılar )

Nikrom Çelik'in "veciz" sözler olduğunu düşündüğü bazı sözleri burada derlenmektedir :)
***
Zehirden Arınmanın (Detoksun) Temelleri: Bisküvi, çikolata, şeker, şekerleme, lolipop, lokum, baklava, kazandibi, keşkül, kaymaklı ekmek kadayıfı, şekerpare, helva, makarna, elma şekeri, reçel, kolalı/gazlı içecek, tuz, alkollü içecek, kırmızı et, pirinç pilavı, beyaz ekmek, her türlü kutulanmış meyve suyu, her tür cips, poğaça, fındık ezmesi, krem peynir, su böreği, sigara böreği, dondurma, turşu, sucuk, pastırma, kahve vb. YEME-İÇME-AZALT. Ve ters motivasyon maksadıyla Woody Allen'in şu sözünü duvarına as: "Yüz yaşına kadar yaşamak istemene sebep olan şeylerden uzak dur ki yüz yaşına kadar yaşayabilesin." {Ekim 2012}
***
Sağlama alınmamış çocuklar sağlam oluyor. {Yaz 2012}
***
Macar yönetmen Bela Tarr'ın 7 saat 1 dakika 36 saniye süren 1994 yapımı siyah - beyaz "Satantango / Şeytan Tangosu" filminden aklımda kalan: Çevresindekiler tarafından itilip kakılan ve görmezden gelinen kız çocuğu "oyun alanı" -aslında bir işkencehane- olarak boş bir binayı kullanmaktadır. Buradaki bir kirişe astığı pazar filesinde bir kediyi hapsetmiştir. Arada bir işkencehanesine gider ve kediyle, onu canından bezdiren cebelleşmelere girişir. Üzerindeki mutlak iktidarının tadını çıkarmak için kediyi fiziken ve ruhen ezer. Sonra bir gün yaşam mevhumundan büsbütün bıkar; kediye zorla fare zehirli süt içirir. Kedinin ölüsüyle yağmur altında saatlerce dolaşır. Bu dolaşma esnasında insanlarla iletişime geçme yönündeki iki cılız girişimi akamete uğrar (Çünkü onların yapacak daha önemli "iş"leri vardır). Bir yıkıntıya gider, bir avuç fare zehiri yer. Kedinin cesedine sımsıkı sarılıp ölmeye yatar. Ana-babalara, ana-baba adaylarına, çocuklarla çalışan mesleklerin erbaplarına ders olarak izlettirilmeli. Sevgisizlik ölüme - öldürmeye susatır insan evladını. [Filme 100 üzerinden 53; 10 üzerinden 5. Puanların çoğu özetlediğim bu akla ziyan bölüm için.] {Ekim 2012}
***
İlki 1974 tarihli olan Emmanuelle filmlerinde senaryo ve "geçim belası" gereği sergilediği çıplak bedeni ile bir kaç kuşak erkeğe hayal gücü takviyesi yapan Hollandalı aktris Sylvia Kristel, 60 yaşında kanserden öldü. {18 Ekim 2012}